top of page

Hız kaybetmeden asansöre bindi, yirmi beşinci kata bastı ve hızla çıktı. Erkenden şirketteydi. Kimsecikler yokken masasında, klavyesinin üstüne bıraktı eldiveni. Uzaklaşırken bile bakıyordu eldivene. İki üç defa dönüp dönüp baktı. Balkona doğru yöneldi. Hava alacak ve yirmi beşinci katın keyfini çıkarmak adına bir sigara yakacaktı. Sabahın erken saatlerinde kuş bakışı izliyordu hızla giden araçları, simit tezgahından simit alan insanları, elinde kağıt parçaları ile hastane önünde koşuşturan insanları izliyordu. Hayatın olağan akışına bırakmıştı kendini. Sigarasından her aldığı dumanda, kafasını geriye doğru atıp gözlerini kapatı semaya karşı iç çekiyordu. İçinden ettiği duaların bir gün kabul olacağına inancı o kadar fazlaydı ki sanki yarından daha yakındı kabul olması. Hissediyor gibiydi. Sigarası bitince ağır adımlarla çıktı balkondan, on üçüncü kata gitti ve işine koyuldu. Şule ise gelmiş, eldivenleri görmüş ve “eldivenlerim gelmiş teşekkür ederim” diye mesaj atmıştı. Selim, rica ederek sohbet etmeye çalışıyordu. Sohbet devam ederken Selim’i ona iten bir güç vardı. Ele geçirmişti bile tüm düşüncelerini. Birden bire hiçbir şey yokken tiyatroya gitme fikri canlandı düşüncesinde nedensizce. Sohbet sona ermek üzereyken, bir anda; “mesai çıkışı planın yok ise çok güzel bir tiyatro var bugün, gidebiliriz istersen” diye yazdı ama kararsız da kalmıştı bir yandan. Göndere basmamış öylece bekliyordu. (Kritik bir yol olacak gibi üstat.. Kader senin elinde)

bottom of page